Alýntý payners Nickli Üyeden Alýntý Sevgili Misafir. Üye olmadan linkleri göremezsin Üye olmak için týklayýnýz
Abi yuhhh diyorum baþka birþey demiyorum. Ýþte sizin beyin böyle yýkanýyor . Kamal , Peygamberimizden sonra en büyük hizmeti yapan kiþidir öyle mi? Ayrica Osmanlida Arapça eðitim veriliyordu herkes hutbede ezanda ne demek istendiðini biliyordu. Ayrýca Meclisin açýlýþýnda Mevlütlerle açýlmasinin tek nedeni taraftar toplamak . Ilk mecliste Anadolunun heryerinden gelen temsilciler vardi. Bunlarin çogu din alimiydi.Ve bunlar ikinci mecliste bertaraf edildiler!
Bana açýklar mýsýn! Bu nedir?

Bu konuda, bakýn Kazým Karabekir Paþa hatýratlarýnda, Kemal Paþa'nýn aðzýndan ne çýktýðýný hep beraber okuyalým:

"Evet Karabekir, Arapoðlunun yavelerini (uydurmalarýný) Türk oðullarýna öðretmek için Kuraný Türkçeye tercüme ettireceðim ve böylece de okutturacaðým, ta ki budalalýk edip de aldanmakta devam etmesinler."


Kazým Karabekir, Paþalarýn Kavgasý


Bir baþka kaynak:


"M. Kemal Paþa sözlerime karþý hiddetle bütün zamirlerini ortaya attý:

- Evet Karabekir, Arap oðlunun yavelerini Türk oðullarýna öðretmek için Kur’ân’ý Türkçeye çevirttireceðim. Ve böylece de okutacaðým. Ta ki budalalýk edip de aldanmakta devam etmesinler…

Ýþin bir Ýlim Heyeti huzurunda berbat bir þekle döndüðünü gören Hamdullah Suphi ve Ruþen Eþref:
- Paþam, çay hazýr, herkes sofrada sizi bekliyor…

Diyerek bahsi kapattýlar. Bizler de özel masadan kalkarak sofraya oturduk ve yedik içtik. Fakat Ýlim Heyeti’nin bütün üyeleri üzüntülü görünüyordu."

“Kazým Karabekir Anlatýyor”
Hazýrlayan: Uður Mumcu,
19 Haziran 1990, Cumhuriyet Gazetesi

bu da son meclis konuþmasi

Sevgili Misafir. Üye olmadan linkleri göremezsin Üye olmak için týklayýnýz

Din hizmeti dediðiniz bu mu?

---------- Mesaj eklendi 12:30 ---------- Önceki Mesaj Eklendi 12:23 ----------

Hani diyorlar ya O olmasaydi adiniz yorgo bilmem ne olurdu diye bana söylermisiniz bizim Ecdadimiz ne zaman Esaret altinda kalmiþ ne zaman dusmana boyun eðmiþ. Bunu diyenler Ecdadina guvenmeyenlerdir!
Þuan yunanistanda yaþayan Türklerin hangisinin Ýsmi yorgo. Ingilizin Yunanin yapamadiðý ve yapmaya cesaret edemeyeceði Tüm iþleri sagolsun Kamal yapivermiþ!
OKU OKUDA ANLA ( ÝKRA )


ATATÜRK düþmanlýðýný hiç gizleyemiyorsunuz ATATÜRK hakaret edilecek en son insandýr ALLAH size akýl fikir versin

Atatürk düþmanlarýnýn öteden beri Atatürk***146;e saldýrmak için kullandýklarý en önemli yöntem, Atatürk***146;ün ***147;dinsiz***148; olduðu ve***147;dindarlara baský yaptýðý***148;þeklindeki yalaný durmadan tekrarlamaktýr.

Tarihçi yazar Sinan Meydan, belgeleriyle tüm gerçekleri yazdý..

Atatürk düþmanlarýnýn öteden beri Atatürk'e saldýrmak için kullandýklarý en önemli yöntem, Atatürk'ün "dinsiz" olduðu ve"dindarlara baský yaptýðý"þeklindeki yalaný durmadan tekrarlamaktýr. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çaðdaþ bir ulus yaratan Atatürk'ün, "onunla Allah arasýnda" kalmasý gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre deðerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her þeyden önce günahtýr! Çünkü din, Atatürk'ün de dediði gibi, "Allah ile kul arasýndaki baðlýlýktýr". Atatürk'ün inanýp inanmadýðý, az yada çok inandýðý kiþisel bir tercih olduðundan sadece Atatürk'ü ilgilendirir, ancak "Atatürk'ün din düþmaný olduðu ve dindarlara baský yaptýðý" iddiasý herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulmasý gerekir.

ATATÜRK'Ü "DÝNSÝZ" OLARAK GÖSTERMENÝN DIÞ AYAKLARI DA VAR

Atatürk'ün "dinsiz" gösterilerek Müslüman Türk insanýnýn gözünden ve gönlünden düþürülmesi projesinin dýþ ayaklarý da vardýr. Üstelik bu proje daha Atatürk'ün saðlýðýnda baþlamýþtýr. Örneðin,'Alman asýllý Ortadoðu uzmaný Kurt Ziemke, 1930 yýlýnda 'Die Neu Türkei' (Yeni Türkiye) adýnda bir kitap yayýmlamýþtýr. Bu kitapta Almanya'nýn Türkiye'ye yönelik uygulamasý gereken politika ve stratejisi anlatýlmaktadýr. Bu strateji ve politikalara göre: 'Ýngilizler Musul'da hedeflerine ulaþmak için bir yandan Türkiye'deki ayrýlýkçý hareketlere destek verirken bir yandan Kemalist akýmýn yayýlmasýný engelleyecek önlemlere baþvurmuþlardýr.Yapýlmasý gereken Kemalist Cumhuriyetin hem din düþmaný, hem de Kürt düþmaný olduðu temasýný ortaya atýp iþlemektir.' Ziemke'nin bu projesi doðrultusunda dýþ ve iç Türkiye Cumhuriyeti düþmanlarý "dinsiz Atatürk" propagandasýna 1930'larda baþlamýþlardýr.

Atatürk'ün hayatý incelendiðinde onun hayatýnýn hiçbir döneminde hiçbir dine ve hiçbir din mensubuna kötü gözle bakmadýðý, hangi dinden olursa olsunbütün dindarlara saygýyla yaklaþtýðý, hiçbir din mensubuna baský yapmadýðý görülecektir. Nitekim Atatürk, "Her türlü düþünceye ve inanýþa saygýlýyýz" diyerek laiklik ilkesini hayata geçirmiþtir. Atatürk'ün anladýðý laiklik her þeyden önce dine ve dindara saygýdýr. Ayný þekilde dinsizliðe ve dinsize de saygýdýr. Yani düþünce ve inanç özgürlüðüdür.

Öteden beri Atatürk düþmanlarý, Atatürk'ü Müslüman-Türk milletinin gözünden düþürmek için Atatürk'e "dinsiz" diye iftira atmýþlar, genç nesilleri bu çirkin iftirayla zehirlemiþlerdir. Ýþin asýl þaþýrtýcý tarafý, kendisini"Atatürkçü" diye adlandýran bazý çevrelerin de Atatürk'ü yüceltmek adýna onu "dinsiz" diye adlandýrmýþ olmalarýdýr. Yani, bir grup "aþaðýlamak"için, bir baþka grup ise "yüceltmek" için Atatürk'ün "dinsiz" olduðunu iddia etmiþtir. Gerçek þu ki hiçbir konuda anlaþamayan din istismarcýlarý ile Atatürk istismarcýlarý "Atatürk'ün dinsizliði" noktasýnda anlaþmýþtýr. Örneðin, bugün Türkiye'de Atatürk'ün "dinsiz olmadýðýný" iddia edenler, hem Atatürk düþmaný yobaz din istismarcýlarýnýn hem de sözde Atatürkçü Atatürk istismarcýlarýnýn saldýrýsýna uðramaktadýr. Din istismarcýsý Atatürk düþmanlarýnýn ve Atatürk istismarcýsý söze Atatürkçülerin Atatürk'e yönelik bu asýlsýz iddialarýna yanýt vermek için 15 yýllýk bir çalýþmayla 1153 sayfalýk"Atatürk Ýle Allah Arasýnda" adlý bir kitap yazdým. Bu kitabýmda Atatürk'ün din anlayýþýný, doðumundan ölümüne kadar çok ayrýntýlý bir þekilde belgelere dayalý olarak inceledim. Neredeyse bütün arþivlere girdim, yerli yabancý bütün kaynaklarý taradým ve 15 yýllýk çalýþmalarýnýn sonunda Atatürk'ün bu ülkeye gelmiþ geçmiþ en bilinçli ve en gerçek inananlardan biri olduðunu gördüm. Araþtýrmalarým sonunda; Atatürk'ün inancýný kendi içinde yaþayan, toplumun her þeyden önce dinini anlamasýný isteyen, bunun için de bir Dinde Öze Dönüþ Projesi geliþtiren, din istismarýyla ve yobazlýkla savaþan, baþka inançlara saygý duyan"kendince samimi bir dindar" olduðunu gördüm.

ATATÜRK VE DÝN

Atatürk'ün nasýl "gerçek bir dindar" olduðunu bu makalenin sýnýrlarý içinde bütün boyutlarýyla özetlemek neredeyse imkânsýzdýr. Ancak yine de birkaç baþlýk altýnda onun kendine özgü dindarlýðýný þöyle özetlemek mümkündür:

Atatürk, daha 7 yaþýnda annesi Zübeyde Haným'ýn isteði ile Kuran-ý Kerim'i hatmetmiþtir. 8 Yaþýnda Kuran'ýn tamamýný ezbere okuyabilmektedir. (Atatürk bu gerçeði 1927 yýlýnda Ankara'da ABD Büyükeçlisine açýklamýþtýr.) Atatürk, daha çocukluk yýllarýnda Selanik'te Mevlevi-Bektaþi tekkelerine giderek ayinlere katýlmýþtýr. (F. Rýfký Atay"Çankaya"da bu konuda bilgi vermektedir). Atatürk, Çanakkale Savaþý yýllarýnda yakýn dostlarýna, arkadaþlarýna yazdýðý mektuplarda Allah'a olan inancýný dile getirmiþ ve "Allah'ýn inayeti sayesinde" bu savaþý kazanacaklarýný belirtmiþtir. Atatürk, Kurtuluþ Savaþý yýllarýnda camilere, cem evlerine gitmiþ, cuma namazlarýný kýlmýþ, cami minberine çýkýp "Allah birdir, þaný büyüktür" diye baþlayan Hz. Peygamber'den övgüyle söz eden bir hutbe vermiþ, TBMM'yi tekbir ve dualarla açtýrmýþtýr. I. TBMM'de giriþte hep bir hafýza Kuran okutmuþtur. Ayný þekilde Cumhuriyet döneminde Topkapý Sarayý'nda Kuran okutma geleneðinisürdürmüþtür. Atatürk, özel hayatýnda fýrsat buldukça Kuran okumuþ veya Kuran okutup dinlemiþtir. Özellikle özel hafýzý Hafýz Yaþar Okur'a Kuran okutmuþtur.Atatürk zaman zaman da manevi kýzlarýndan Nebile'ye ezan ve Kuran okutup dinlemiþtir. Atatürk'ün en yakýn arkadaþý Fevzi Paþa ve annesi Zübeyde Haným beþ vakit namazlarýný kýlan, Ýsmet Paþa ise elinden geldiðince ibadetlerini aksatmayan insanlardýr. Atatürk çevresinde namazlarýný kýlan ibadetlerini yapan herkese çok saygýlý davranmýþtýr. Atatürk Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda tuttuðu özel notlarý arasýnda zaman zaman "Hafýzý çaðýrýp Kuran okuttuðunu" yazmýþtýr. Yine özel notlarý arasýnda "TANRI BÝRDÝR VE BÜYÜKTÜR" notu göze çarpmaktadýr. Atatürk, cumhuriyeti ilan ettikten sonra 1932 ramazan ayýnda dönemin tanýnmýþ hafýzlarýný köþke/saraya çaðýrarak onlara Kuran okutup dinlemiþtir. Makamla Kuran okunmasýna büyük önem veren Atatürk, hafýzlarýn makam hatasý yapmamalarýna ve ayetleri tane tane okumalarýna büyük önem vermiþtir. Atatürk, 1930'larda Çanakkale Þehitleri için her yýl Çanakkale Mehmet Çavuþ abidesi önünde mevlit okutmuþtur. Ayný þekilde her yýl annesi Zübeyde Haným'a da mevlit okutmuþtur. Atatürk döneminde okullarda din eðitimi devam etmiþtir. Köy ilkokullarýnda din derslerinde "Cumhuriyet Çocuðunun Din Dersleri" adlý kitap okutulmuþtur. Atatürk, Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Yunanlýlar tarafýndan yakýlýp yýkýlan yüzlerce camiyi onarttýrmýþ ve yeniden yaptýrmýþtýr. Hatta Eskiþehir Mihalýççýk camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptýrmýþtýr. Ayrýca Atatürk'ün yurt dýþýnda Paris ve Tokyo camilerinin yapýmýna katkýda bulunduðuna iliþkin kanýtlar vardýr. Atatürk, Ýslam dünyasýyla da yakýndan ilgilenmiþtir. Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Ýslam dünyasýnýn desteðini yanýna alan Atatürk Kurtuluþ Savaþý'ndan sonra da Ýran-Irak ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerle Sadabat Paktý'ný kurarak, Hýristiyan haçlý saldýrýlarýna karþý Müslüman ülkelerle birlikte hareket etmiþtir. Atatürk, Müslüman ülkelerin liderleriyle de çok iyi iliþkiler geliþtirmiþtir. Örneðin Afgan Kralý Amanaullah Han ve Ýran þahý Rýza Pehlevi ile kiþisel dostluk kurmuþtur. Atatürk, 1937 yýlýnda Filistin'e yönelik bir Siyonist- Haçlý Hýristiyan saldýrýsý olacaðýný haber alýr almaz "Filistin'e el sürülmez" diye bir bildiri yayýnlayarak Müslüman Filistinlilerin yanýnda olduðunu herkese göstermiþtir. Tarihe çok meraklý olan Atatürk en çok Hz. Muhammet'ten etkilenmiþtir. Onun savaþlarýný bütün detaylarýyla öðrenmiþ, liselerde okutulan Tarih kitaplarýnda Ýslam tarihi bölümünün yazýmýna bizzat katkýda bulunarak bu kitaplarda Hz. Muhammed'in savaþlarýný anlatan haritalarý bizzat kendisi çizmiþtir. Tarih çalýþmalarý sýrasýnda Hz. Muhammet'i eleþtirmeye kalkanlarý, "Hz. Muhammet'in kýymetinden habersiz cahil serseriler bizim tarih çalýþmalarýmýza katýlamazlar" diye azarlamýþtýr. Hz. Muhammet'ten, "Benim senin adýn silinir ama o ölümsüzdür" diye söz etmiþtir. Atatürk, 1922 Sakarya Savaþý'ndan 1934 Soyadý Kanunu'na kadar ad olarak Ýslami içerikli "Gazi" unvanýný kullanmýþtýr. Soyadý Kanunu'ndan sonra da zaman zaman "Gazi" unvanýný kullanmaya devam etmiþtir. Dâhinin Felsefi Kodlarý, Bilimsel Kafa Yapýsý ve Din

"O SÜREKLÝ DEÐÝÞMEYÝ ARZULAYAN BÝR BÝREY"

Atatürk, çaðýný aþmýþ bir "savaþ ustasý", gelmiþ geçmiþ en büyük örgütçülerden biri ve Asya'nýn en büyük devrimcisidir. O tartýþmasýz bir"dahidir". (Prof.Ýlber Ortaylý'da son kitabý "Cumhuriyetin Ýlk Yüz Yýlý"nda uzun uzun bu gerçeðin altýný çizmiþtir.) Bu kadar "üstün yeteneklere" sahip bir insaný, bir "dahiyi" anlamak doðrusu çok da kolay deðildir. Hele hele "okumanýn" sadece "boþ zaman" etkinliði olarak kabul edildiði, "felsefe" dersinin "önemsiz" görülerek müfredattan kaldýrýldýðý, kitabi ve akýl süzgecinden geçirilmiþ bilgininin yerine "kulaktan dolma"nakilciliðin egemen olduðu bir toplumda, Atatürk gibi çaðýný aþmýþ bir"dehayý" anlamak, özellikle de onun "felsefi derinliðini" çözmek çok zordur. Buna, bir de deðiþik kaygýlarla bu dehanýn "çarpýtýlmasý" da eklenince, Atatürk'ün "insana", "evrene", "doðaya" ve "tanrý"ya bakýþýný tam olarak ortaya koyabilmek neredeyse imkansýzlaþmýþtýr.

Atatürk üzerine yaklaþýk olarak 15 yýldýr kafa yoran ve Atatürk'ü doðumundan ölümüne kadar inceleyen biri olarak þunu söyleyebilirim ki: Atatürk sürekli geniþleyen evren misali sürekli geliþen ve olgunlaþan bir düþünce dünyasýna sahiptir. Bir taraftan ömrünü adadýðý toplumunu kurtarmaya çabalarken, diðer taraftan içinde yaþadýðý "evreni" anlamaya çalýþmýþtýr. Atatürk'ün felsefeden, tarihe, dinden, dile, matematikten kuramsal fiziðe kadar pek çok farklý alanda5000 civarýnda kitap okumasýnýn altýnda "bilimsel zeka" ve "bilim insanlarýna has bir"merak" ve "sorgulama dürtüsü" vardýr. Atatürk'ün "göz kamaþtýran baþarýlarýnýn" anahtarýný da burada aramak gerekir.

Yarý baðýmlý, az geliþmiþ bir imparatorluðun "sürekli deðiþimi arzulayan bir bireyi" olarak yetiþen Atatürk, aile kucaðýnda ve çevrede aldýðý geleneksel dinsel eðitimden sonra (Zübeyde Haným etkisiyle), eðitim hayatýnda, özellikle Ýstanbul Harp Okulu ve Harp Akademisi yýllarýnda dünyayý etkilemeye baþlayan Pozitivizm, Materyalizm, Darvinizm, Sosyalizm üzerine kafa yormaya baþlamýþ ve nitekim 1905'de not defterlerinden birine "Evvela Sosyalist olmalý maddeyi anlamalý" diye bir not düþmüþtür. Atatürk'ün sonraki yýllarda karþýmýza çýkacak olan "Akýl ve bilim" vurgusunun kökleri bu dönemlere gider. J. Jack Rousseau'dan, Montesquieu'ya, Namýk Kemal'den Abdullah Cevdet'e birçok yerli ve yabancý aydýnýn görüþleriyle bu dönemde tanýþmýþtýr.

Atatürk bir taraftan pozitivizm ve materyalizm üzerine kafa yorarken diðer taraftan da "din üzerine" okumaya ve düþünmeye devam etmiþtir. Okuduðu kitaplar arasýnda bütün tek tanrýlý dinlerin kutsal kitaplarýyla birlikte özellikle Ýslam dini konusunda baþta Kuran olmak üzere "yüzlerce kitap" vardýr. Onun sýradan insanlardan farký, atadan, deden gelen her bilgiyi çaðýnýn geliþmelerine paralel olarak yeniden deðerlendirmesi ve sorgulamasýdýr. Dolayýsýyla mensup olduðu Ýslam dini de dahil, din ve tanrý kavramlarýný bile yaþamý boyunca ciddi biçimde sorgulamýþtýr. Atatürk'ün, din ve inanç konusundaki görüþlerini anlamak için bu "sorgulamalara" da göz atmak gerekir.

O'NU DÝÐER LÝDERLERDEN AYIRAN FARKI "DÝN"

Atatürk'ün, Lenin, Stalin, Napolyon, Ýskender gibi liderlerden ve devrimcilerden farký "din üzerine" de ciddi bir biçimde, entelektüel düzeyde kafa yormuþ olmasý ve dini yok etmek için deðil, gerektiðinde sorgulayarak anlaþýlmasý, anlaþýlarak anlatýlmasý için uðraþmasýdýr.

Atatürk, özellikle Çanakkale Savaþý yýllarýnda, savaþ meydanlarýnda karþýlaþtýðý manzaralardan dolayý olsa gerek, din ve tanrý kavramý üzerindedüþünmüþtür. Atatürk'ün Çanakkale Savaþý'ndan yakýn dostlarýna yazdýðý mektuplarýn satýr aralarýndaki "Allah büyüktür", "Allah dilerse olur", "Allah'ýn inayetine saðýnarak çalýþýyorum" gibi dinsel ifadeler ve Çanakkale anýlarý arasýnda bize aktardýðý "Bombasýrtý vakasý", onun 1915 yýlýnda Çanakkale'de din ve Tanrý kavramýný "içselleþtirdiðini" kanýtlamaktadýr. O günlerde askerlerinin inancýyla gurur duyan Atatürk, o günlerde bile "akýlcý düþünceyi" bir kenara býrakmamýþtýr.

Türk insanýnýn "inancýný" çok iyi bilen Atatürk, Kurtuluþ Savaþý yýllarýnda bilerek ve inanarak bir "dinsel meþruiyet politikasýna" baþvurmuþtur. Müslüman Anadolu insanýný, Hýristiyan iþgalciye karþý en iyi birleþtirecek þeyin Ýslam dini olduðunu görerek, Kurtuluþ Savaþý'nýn baþýndan sonuna kadar Ýslam dininden övgüyle söz etmiþtir. Bu sýrada Meclisi dualarla açtýrmýþ, bazen camiye, bazen cem evine gitmiþ, bütün yazýþmalarýnda dinsel bir üslup kullanmýþtýr. Atatürk, bunu yaparken aslýnda Kuran'daki "cihat" kavramýndan yararlanmýþtýr. O günlere ait "Hafýza kuran okuttum", "Hafýz Kuran okudu", "TANRI BÝRDÝR VE BÜYÜKTÜR" biçimindeki kendi el yazýsýyla tuttuðu özel notlarýndan kendisinin de samimi olarak Tanrý'ya yöneldiði anlaþýlmaktadýr.

Atatürk, Kurtuluþ Savaþý sonrasýnda, devrimler sürecinde "dinsel söylemlerden" neredeyse tamamen vazgeçmiþtir. Büyük bir "taktisyen"olan Atatürk'ün 1923 sonrasýnda olumlu anlamda dinsel söylemlerini önce azaltmasýnýn, sonra din eleþtirileri yapmasýnýn ve son olarak da dinsel söylemlerden tamamen vazgeçmesinin nedeni yine "stratejiktir": Þöyle ki: Atatürk, nasýl ki Kurtuluþ Savaþý yýllarýnda dinin, Müslüman toplumu bir araya getireceðine inanarak olumlu anlamda "dinsel söylem" kulandýysa, dinden "övgüyle" söz ettiyse, devrimler sürecinde de "akýl ve bilimi"esas alan "laik" bir devlet kurma sürecinde dinsel söylemlerden o kadar uzak durmuþ, hatta zaman zaman sarsýcý "din eleþtirileri" yapmýþtýr. (Örneðin,VATANDAÞ ÝÇÝN MEDENÝ BÝLGÝLER ve TARÝH II kitaplarý.) Tanrýsal kaynaklý monarþik Osmanlý'nýn yerine kurduðu laik Türkiye Cumhuriyet'in lideri olarak Atatürk'ün, Cumhuriyet'in ilanýndan sonra da "dinsel söylem" kullanmaya devam etmesi onu, hep eleþtirdiði"dinden meþruiyet alan" Osmanlý padiþahlarý durumuna koyardý ki, hiç kuþkusuz bu durum büyük bir tutarsýzlýk olurdu.

ATATÜRK'ÜN ÝSLAM DÝNÝNE HÝZMETLERÝ

Atatürk, 1923-1938 arasýnda Dinde Öze Dönüþ Projesi kapsamýnda çok önemli çalýþmalar yapmýþ, bir anlamda 13. yüzyýlda ardýna kadar kapanan"içtihat kapýsýný" biraz olsun aralamayý baþarmýþtýr. Her þeyden önce Ýslam dininin "akla, mantýða uygun bir din" olduðu gerçeðini hatýrlatmýþtýr. Din ile hurafeyi birinden ayýrmak için mücadele etmiþtir.

Özetlemek gerekirse Atatürk:

Haçlý Hýristiyan emperyalizmine karþý Ýslamýn "cihat" ilkesini hayata geçirerek verdiði Kurtuluþ Savaþý sonunda hem Müslüman Türk insanýnýn namusunu, canýný, malýný, vatanýný kurtarmýþ, hem de camilerinde ezanlarýn susmasýný engellemiþtir. Din iþlerini yürütmek ve din istismarcýlarýnýn dini kullanarak halk üzerinde baský kurmalarýný engellemek için Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'ný kurmuþtur. Ýslam dinini"Türk'ün milli dini" olarak görmüþ, Hz. Muhammed'i sahiplenmiþ ve bu konularý da içeren Dinde Öze Dönüþ Projesi'ni geliþtirmiþtir.Türk tarihinde Ýslam dini konusunda entelektüel düzeyde ciddi ciddi bizzat çalýþan tek devlet adamý Atatürk'tür. Ýslam dininin ana kaynaðý Kuran-ý Kerim'i bu konunun uzmanlarýna Türkçeye tercüme ve tefsir ettirmiþtir. Elmalýlý Hamdi Yazýr tefsir ve tercümesi. Binlerce bastýrýlarak ücretsiz daðýtýlmýþtýr.

En güvenilir hadis kaynaklarýndan biri olan Buhari Hadislerini Türkçeye tercüme ettirmiþtir. Kamil Miras tercümesi.Binlerce bastýrýlýp ücretsiz daðýtýlmýþtýr.

Müslüman Türk halkýnýn anlayarak, hissederek Tanrý'ya daha kalbi bir þekilde ve aracýlara ihtiyaç duymadan yönelebilmesi için camilerde Türkçe Kuran, Türkçe hutbe ve Türkçe ezan okutmuþtur. Bu iþ için 1932 yýlýnda Ýstanbul'un 9 hafýzýný özel olarak hazýrlamýþtýr. Onlaraca camilerde önce Kuran'ýn Arapçasýný sonra Türkçesini nasýl okuyacaklarýný bizzat göstermiþtir. Eline Kuran'ý alýp tane tane Kuran'ýn nasýl okunmasý gerektiðini göstermiþtir hafýzlara.

Ýslam dininin akla ve bilime aykýrý hiçbir þey içermediði gerçeðinden hareket ederek yeni Türk devletinin temeline "aklý" ve "bilimi"yerleþtirmiþtir. Din-bilim çeliþkisi içinde savrulup gitmemiþ, saf/öz Ýslam dininin akla ve bilime engel olmadýðýný düþünerek Müslüman Türkiye'nin ayný zamanda çaðdaþ bir Türkiye olabileceði formülünden hareket etmiþtir. Atatürk, "Türk milleti daha dindar olmalýdýr, yalnýz bütün sadeliði ile dindar olmalýdýr. Dinime, bizzat hakikate nasýl inanýyorsam buna da öyle inanýyorum. Þuura muhalif terakkiye aykýrý hiçbirþey içermiyor", "Ýslam dini akla ve mantýða tamamen uygun bir dindir."gibi açýklamalarýyla din, bilim arasýndaki iliþkiye dikkat çekmiþtir. Ýslam dininin gereði zannedilen, ancak aslýnda Ýslam diniyle hiçbir ilgisi olmayan ya da zaman içinde ilgisini kaybetmiþ olan saltanat, halifelik, medreseler, tekke ve zaviyeler, falcýlýk, büyücülük, üfürükçülük, fes gibi kurum, kavram ve objeleri kaldýrmýþtýr. Cumhuriyeti ilan ederek yüzyýllar önce Emevi halifesi Muaviye'nin saltanata dönüþtürdüðü devlet baþkanlýðýný yüzyýllar sonra yeniden aslýna, özüne, meþveret/danýþma/halkýn seçimi biçimine dönüþtürmüþtür. Laiklik ilkesiyle bir taraftan din ve devlet iþlerini birbirinden ayýrýrken diðer taraftan din istismarýný önlemiþ ve din özgürlüðünü garanti altýna almýþtýr. Yüzyýllar boyunca sözüm ona "dini nedenlerle" erkeklere göre birçok konuda geri býrakýlmýþ, sýnýrlandýrýlmýþ, baskýlanmýþ, hatta insanlýk onuru ayaklar altýna alýnmýþ kadýna, "analýk vasfýna" yakýþýr bir þekilde kadýnlýk ve insanlýk onurunu yeniden kazandýrmýþtýr. Atatürk'ün, Müslüman Türk kadýnýna verdiði medeni, sosyal, kültürel ve siyasal haklar her bakýmdan Ýslam dininin ruhuna uygundur. Kazandýðý Kurtuluþ Savaþý ile emperyalizmin ayaklarý altýnda ezilen bütün bir Ýslam dünyasýna "baðýmsýzlýk" modeli oluþturmuþ, Cumhuriyet döneminde ise Ýslam dünyasýyla çok iyi iliþkiler kurup, Ýtalya, Almanya ve Rusya gibi ülkelerin yayýlmacý emellerine karþý Türkiye, Afganistan, Ýran ve Irak arasýnda Sadabat Paktý'ný kurmuþtur.

Atatürk döneminde ezanlar okunmaya devam etmiþ, camiler açýk olmuþ, ibadet yasaklanmamýþ, Kuran ilk kez anlaþýlarak okunmuþ, din adamlarýnýn Allah ile kul arasýna girmemesi, yani ruhban sýnýfýnýn oluþmasý ***150;ki zaten Ýslam da ruhban sýnýfý yoktur- engellenmiþtir. Þevket Süreyya Aydemir'in dediði gibi, "***133;Cumhuriyet inancý ve ibadeti serbest býrakmýþtý. Namaz kýldýðý için tek bir kiþi suçlanmadý. Camiye gitmek kimseye suç sayýlamadý. Camiler daima çýk kaldý. Din ve itikat, zaten dinin kabul ettiði gibi Allah'la kul arasýnda bir iç baðlantý olarak kaldý."

"DÝNÝ TÜRKÇELEÞTÝRMEK ÝSLAMIN ÖZÜNE AYKIRI DEÐÝLDÝR"

Atatürk'ün din dilini Türkçeleþtirmesi, ezaný Türkçe okutmasý, halifeliði kaldýrmasý, laiklik ilkesi, Arap harflerini kaldýrmasý, tekke ve zaviyeleri kapatmasý ve kýlýk kýyafet devrimi gibi devrimlerinden hiçbiri Ýslamýn özüne aykýrý uygulamalar deðildir. Hiç kimse þapka takmadýðý için idam edilmemiþ, Ýstiklal Mahkemeleri dini gerekçelerle tek bir din adamýný bile idama mahküm etmemiþtir. Ýdam edilenler ya vatan hainliðinden ya da devrimlere karþý halký kýþkýrttýðýndan dolayý idam edilmiþtir. Kadýnlarýn kýlýk kýyafeti konusunda da hiçbir devrim kanunu çýkarýlmamýþtýr. Bu tür iddialar, Atatürk ve Cumhuriyet düþmanlarýnca uydurulmuþ yalanlar, safsatalardýr.

Gerçek þu ki, Atatürk kiþisel olarak, inansýn, inanmasýn, az ya da çok inansýn aslýnda hiçbir önemi yoktur, çünkü O önce Kurtuluþ Savaþý'yla sonra Türk Devrimi'yle Müslüman Türk insanýný iki kere kurtarmýþtýr. Bu nedenle bugün Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý içinde yaþayan her Müslümanýn Atatürk'e çok büyük bir minnet borcu vardýr.

Atatürk kiþisel olarak inanmazsa ne yazar! Onun inanýp ya da inanmamasý inanlarýn çoðunlukta olduðu bir ülkeyi ve o inanlarýn inancýný kurtardýðý gerçeðini deðiþtirir mi?

NOT 1: ATATÜRK'ÜN CENAZE NAMAZI: Son zamanlarda DÝN BEZÝRGANLARI Atatürk'ü "dinsiz" gösterip Müslüman Türk insanýnýn gözünden düþürmek için akýl almaz "cinliklere" baþvuruyorlar. Örneðin Atatürk'ün cenaze namazýnýn kýlýnmadýðý yalanýný yayýyorlar. Ýþte Gerçek: ATATÜRK'ÜN CENAZE NAMAZI 19 KASIM 1938 TARÝHÝNDE DOLMABAHÇE SARAYI'NIN MUAYEDE SALONU'NDA SAAT SEKÝZ'Ý ON GEÇE ATATÜRK'ÜN YAKIN DOSTLARININ ARALARINDA OLDUÐU BÝR CEMAATLE DÝN ALÝMÝ, DÝYANET ÝÞLERÝ BAÞKANI "ÞERAFETTÝN YALTKAYA HOCA" TARAFINDAN KILDIRILMIÞTIR. Bazý din bezirganlarý da "Ama bu namazý gösteren bir fotoðraf yok" diyorlar. Ýyi de CENAZE NAMAZI KILINIRKEN FOTOÐRAF NEDEN ÇEKÝLSÝN? ATATÜRK VE DOSTLARI BUGÜNKÜ "DÝN ÞOVMENLERÝ"NE BENZEMEZ KÝ! UNUTULMASIN KÝ ÝBADET KULA ÞOV YAPMAK ÝÇÝN DEÐÝL ALLAH ÝÇÝN YAPILIR! NAMAZIN CAMÝDE KILDIRILMAMASININ NEDENÝ ÝSE ATATÜRK'ÜN CENAZE NAMAZININ KILANIBÝLECEÐÝ BÜYÜKLÜKTE BÝR CAMÝNÝN HENÜZ ÝNÞA EDÝLMEMÝÞ OLMASINDANDIR! ÞÖYLE KÝ ATATÜRK'Ü ÇOK SEVEN TÜRK ÝNSANI ONUN CENAZE NAMAZINA KATILMAK ÝÇÝN NAMAZIN KILINACAÐI CAMÝYE AKIN EDECEÐÝNDEN YAÞANACAK ÝZDÝHAM SIRASINDA ONLARCA ÝNSANIN ÖLMESÝ MUHTEMELDÝR. BUNU DÜÞÜNEN YÖNETÝM ATATÜRK'ÜN CENAZE NAMAZINI DOLMABAHÇE'DE KILDIRMIÞTIR. BUNA RAÐMEN ATATÜRK'ÜN NAÞI SARAYBURNU'NA NAKLEDÝLÝRKEN ONU GÖRMEK ÝSTEYEN ÝNSANLAR CAMÝ KUBBELERÝNE MÝNARELERÝNE KADAR ÇIKMIÞ, BÜYÜK BÝR ÝZDÝHAM YAÞANMIÞ VE 20'DEN FAZLA ÝNSAN BU ÝZDÝHAMDA ÖLMÜÞTÜR. Ayrýca ÝSLAMDA cenaze namazýnýn mutlaka camide kýlýnmasý diye bir þart da yoktur. Doðrusu kiþi nerede öldüyse namazýn orada kýlýnmasýdýr. Atatürk Dolmabahçe'de ölmüþ namazý da orada kýlnýmýþtýr. YANÝ ÝSLAMA SAPINA KADAR UYGUNDUR.

NOT 2: KARABEKÝR'ÝN GÜNAHI: Atatürk'ün "din düþmaný" ve "dinsiz"olduðu YALANINI besleyen en önemli kaynaklardan biri maalesef Atatürk'ün silah arkadaþý Kazým Karabekir'in Atatürk ve din konusundaki UYDURMALARIDIR. Karabekir, 1923 sonrasýnda Atatük ile yollarý ayrýlýnca, Atatürk'ün Nutuk'taki ithamlarýna yanýt vermek için yazdýðý kitaplarýnda Atatürk'ü "din düþmaný" gibi göstermiþtir. Örneðin Karabekir, Atatürk'ün Kuran'ý bir kýsým Ýslam karþýtý kiþlere tercüme ettireceðini belirtmiþtir. Oysaki bilindiði gibi Atatürk Kuran tercüme ve tefsir iþini bu iþin iki üstadýna vermiþtir. Mehmet Akif ve Elmalýlý Hamdi Yazýr. Yani tarih ve gerçekler Karabekir'i yalanlamýþtýr. Karabekir ayrýca Atatürk'ün "Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkümdür!" gibi açýklamalar yaptýðýný iddia etmiþtir. Ancak Terakkiperver Cumhuriyet Fýrka üzerinden 1925 Þeyh Sait Ýsyaný ile iliþkili görülerek Ýstiklal Mahkemesinde idam istemiyle yargýlanýp berat eden Karabekir'in Atatürk'e olan kin ve öfkesinin bir yansýmasý olan bu tür açýklamalarýnýn neredeyse tamamý maalesef UYDURMADIR. Nitekim Atatürk, Karabekir'in bütün iddialarýna 27 madde altýnda el yazýsýyla yanýt vermiþtir. Örneðin Karabekir'in "Atatürk bizim Bolþevik olmamýzý istiyordu" iddiasýna Atatürk þöyle yanýt vermiþtir kendi elyazýsýyla:"TAMAMEN ALÇAKA UYDURMUÞ, BANA YAPIÞTIRMAK ÝSTÝYOR". Þunu da eklemeliyim ki, Atatürk'ü halkýn gözünden düþürmek için "din düþmaný" olmakla itham eden Karabekir, hiç de öyle beþ vakit namazýnda koyu bir DÝNDAR da deðildir. Hatta evine gelen çarþaflý bir hizmetçiye, "Bir kere daha o çarþafla gelirsen o çarþafý yýrtarým" demiþ, Atatürk'ün bazý uygulamalarýný da FAZLA DÝNDARCA diye eleþtirmiþtir. Atatürk, Ýsmet Paþa, Fevzi Paþa Karabekir'e göre çok daha dindardýr. (Bkz. Ýsmet Paþa ve Din). Ancak Karabekir, dini en iyi þekilde istismar etme konusunda bütün bu paþalardan daha ileri gitmiþtir. Bugün Atatürk düþmaný yobaz takýmýnýn Karabekir düþkünlüðünün nedeni, onun Kurtuluþ Savaþý'nda Atatürk'ün silah arkadaþý olarak elde ettiði baþarýlar deðil, Atatürk'ü "din düþmaný" olarak itham etmiþ olmasýdýr. Ah ah... Bu konuda da benim ATATÜRK ÝLE ALLAH ARASINDA adlý kitabýmda geniþ bilgi vardýr.

NOT 3: ATATÜRK'ÜN SANSÜRLENEN MEKTUBUNU CIMBIZLAMAK: Son zamanlarda Atatürk'ü "dinsiz" diye adlandýran din bezirganlarýnýn eline yeni bir kozverildi. Atatürk'ün 1931 yýlýnda Ýslam tarihini yazmakla görevli TTK uzmanlarýna gönderdiði zehir zemberek bir mektup bu. Söz konusu mektuba geçmeden önce þunu bilmek gerekir ki, Atatürk, TARÝH kitaplarýnda anlatýlan Ýslam tarihi anlatýmlarýnýn da alýþýlmýþ biçimde DÝNSEL deðil BÝLÝMSEL olmasýna özen göstermiþtir. Daha doðrusu Atatürk BÝLÝM kitaplarýnda BÝLÝMSEL, din kitaplarýnda ise hurafelerden arýnmýþ ahýlcý bir DÝNSEL anlatýmdan yanadýr.Bu nedenle Atatürk döneminde hazýrlatýlýp okullarda okutulan TARÝH, BÝYOLOJÝ, FÝZÝK kitaplarý tamamen "bilimsel" hazýrlanmýþtýr. Bu kitaplarda EVRÝM KURAMIbaþta olmak üzere dönemin bütün bilimsel kuramlarý anlatýlmýþ, bu bilim kitaplarýnda eðer dinden söz edilecekse bu anlatýmlarýn da BÝLÝMSEL olmasýna özen gösterilmiþtir. Hatta bilim ve din arasýnda bir uyuþmazlýk görüldüðünde derin felsefi tartýþmalara girilmeden BÝLÝMSEL anlatým tercih edilmiþ, zaman zaman klasik din eleþtirilmiþtir. Buna karþýn Atatürk döneminde hazýrlatýlýp okullarda okutulan DÝN kitaplarý ise hurafelere kaçmayan bir dinsel dille yazýlmýþtýr. Örneðin Atatürk'ün 1929'dan sonra okullarda okuttuðu CUMHURÝYET ÇOCUÐUNUN DÝN DERSLERÝ adlý kitapta ALLAH, PEYGAMBER, ÝSLAM DÝNÝ en mükemmel þekilde DÝNSEL olarak anlatýlmýþtýr. Ýþte Atatürk, Cumhuriyetin genç kuþaklarýnýn okuyacaðý ders kitaplarý hazýrlanýrken bu TEMEL ÝLKEYE uygun hareket edilmesini istemiþtir. Bu ilkeye uyulmadýðýnda ise her zaman yaptýðý gibi muhataplarýný çok aðýr bir dille uyarmýþtýr. Atatürk'ün en önemli stratejik hareket biçimlerinden biri, ki bu ayný zamanda onun ÜSLUBUDUR, bir konuya ne kadar önem verdiðini göstermek için zaman zaman ELEÞTÝRÝLERÝNÝ ÇOK SARSICI, SERSEMLETÝCÝ BÝR DÝLLE ifade etmesidir. Ýþte 1931 yýlýnda Hz. Muhammed'in hayatýný anlatan tarihçilerin yazdýklarýndan da memnun olmayarak onlarý ÇOK SARSICI, SERSEMLETÝCÝ bir dille uyarmýþtýr. Atatürk, TARÝH kitabýnýn bir DÝN KÝTABI olmadýðý için BÝLÝMSEL ilkelere göre hazýrlanmasýný istemiþ, bu kitapta dinler tarihinin de bilimsel biçimde anlatýlmasýný önceden tarihçilere söylemiþtir. Ancak, buna karþýn HZ. MUHAMMED'in hayatýný yazan bir Arap tarihçinin ÝSLAMIN DOÐUÞUNU BÝLÝMSEL DEÐÝL DÝNSEL EKSENLÝ anlatmasý Atatürk'ü çileden çýkarmýþtýr. Bu ARAP TARÝHÇÝYE NE KADAR "CÝDDÝ" OLDUÐUNU göstermek için TTK üyelerine hitaben yazdýðý mektupta, "Ikre, Bismi, Rabbi safsatasý"ifadesini kullanmýþtýr. Mektubun bütününde ise TARÝH yazanlarýn BÝLÝMSEL GERÇEKLERE dikkat etmelerini bir kere daha hatýrlatmýþtýr. Atatürk, onu iyi tanýyanlarýn çok iyi bildikleri gibi "bu ifadesiyle" muhataplarýna, ÇOK ETKÝLÝ, SARSICI, bir uyarý yapmýþtýr. Kuþkusuz Ýslam tarihini yazan birine yapýlabilecek en etkili uyarý DÝN üzerinden yapýlandýr. Atatürk TARÝH yazarken dinsel inançlarýn deðil BÝLÝMSEL gerçeklerin dikkate alýnmasý gerektiðini AÐIR BÝR DÝN ELEÞTÝRÝSÝYLE anlatmak istemiþtir. Çaðýný aþan deha, radikal devrimci Atatürk'ün YÖTEMLERÝNDEN BÝRÝDÝR bu! Birilerinin bu yöntemi doðru bulmamasý, "aþýrý" ve "yanlýþ" bulmasý da pekala mümkündür. "Böyle yöntem mi olurmuþ, Muslüman adam ne olursa olsun ayete safsata der mi?" biçiminde, "onu diyen kiþinin gerçekten ne düþündüðünü, ne hissettiðini" dikkate almadan sadece "lafza"bakarak bir deðerlendirme yapmak da mümkündür tabi. Ama beðenin ya da beðenmeyin insanlarý çok iyi tanýyan Atatürk, iþ yaptýrýrken zaman zaman iþleri çabuklaþtýrmak için bu tarz SARSICI BÝR ÜSLUP kullanmýþtýr. Ancak Atatürk'ün bu ÜSLUP/TARZ/YÖNTEM biçiminden yola çýkarak CIMBIZCILIK yapýp,"AHA DA YAKALADIM! ATATÜRK AYETE SAFSATA DEMÝÞ! DEMEK KÝ DÝNSÝZ!" demek ancak Atatürk'ü hiç ama hiç tanýmayan, Atatürk'ün dehasýndan, yönteminden, üslubundan habersiz kiþilerin yapacaðý bir çýkarým, bir çarpýtmadýr. Atatürk'ün ne söylediði önemlidir, ama nerede, ne zaman, kime ve NEDEN söylediði en az ne söylediði kadar önemlidir. Atatürk'ün SANSÜRLENEN MEKTUBU Atatürk'ün "dinsiz-imansýz" olduðunu deðil, Atatürk'ün BÝLÝME ne kadar büyük bir önem verdiðini kanýtlamaktadýr. En önemlisi Atatürk, sansürlenen mektubunu Kuran'ý, ayetleri eleþtirmek için yazmamýþtýr. Atatürk o mektubu, tarih yazanlarýn bilimsel kurallara uygun hareket etmelerinin önemini anlatmak için yazmýþtýr. Oysaki din besirganlarý -mektuptaki malum cümleyi çarpýtarak- Atatürk'ün o mektubunu KURAN, AYET ELEÞTÝRÝSÝ YAPMAK için yazdýðý þeklinde bir hava yaratarak kamuoyunu kandýrmaktadýr. Ayrýca Atatürk eðer Kuran'ýn (ayetlerin) "safsata" olduðuna gerçekten inanmýþ olsaydý, bir devrimle aydýnlatmaya çalýþtýðý Türk insanýnýn Kuran'ý(ayetleri) çok daha iyi anlamasý için büyük bir mücadele içine de girmezdi. Oysaki bilindiði gibi Atatürk, Kuran'ýn (ayetlerin) anlamýný önemsediði için Müslüman Türk insanýnýn bu ayetlerin anlamlarýný öðrenmesini istemiþ, bu nedenle Kuran-ý Kerim'i TBMM'den aldýðý onaylaElmalýlý Hamdi Yazýr'a tefsir ve tercüme ettirmiþtir. Bugüne kadar Elmalý'nýn "Hak Dini Kuran Dili" adlý tefsirinden daha iyi bir tefsir yapýlabilmiþ deðildir.Atatürk'ün belirli bir amaçla dile getirdiði SÖYLEMÝNÝ, onun ayný konudaki EYLEMÝ ile karþýlaþtýrdýðýmýzda herþey çok net olarak ortaya çýkmaktadýr. Atatürk'ün Kuran'ýn anlaþýlmasý için verdiði mücadele ortadadýr. Atatürk, Kuran'ýn gerçekten "safsata" olduðuna inansaydý SAFSATANIN ANLAÞILMASIYLA deðil ortadan kaldýrýlmasýyla uðraþýrdý. Bundan hiç kimsenin kuþkusu olmasýn. Bu arada Atatürk'ün gerçek din anlayýþýný, onun ne halka yaptýðý konuþamalardan, ne birilerine yazdýðý mektuplerdan, ne belirli amaçlarla yazdýrdýðý kitaplardan tam olarak anlayabilirsiniz, Atatürk'ün gerçek din anlayýþýný onun HER TÜRLÜ KAYGIDAN UZAK BÝR ÞEKÝLDE KALEME ALDIÐI ÖZEL NOTLARINDAN, NOT DEFTERLERÝNDEN ANLAYABÝLÝRSÝNÝZ. ATATÜRK'ÜN NOT DEFTERLERÝNE BAKILDIÐINDA, "Hafýza Kuran okuttuðunu" yazan, "TANRI BÝRDÝR VE BÜYÜKTÜR" notunu düþen Atatürk'e illa da "dinsiz" demek isteyenlere kýzacak da deðiliz tabi! Çünkü önemli olan Atatürk'ün inanýp inanmadýðý deðil, milleti için yapýp ettikleridir, o da ortadadýr! Hiç unutmamak gerekir ki MÜSLÜMAN TÜRK MÝLLETÝNE hizmet etmiþ bir DÝNSÝZ, MÜSLÜMAN TÜRK MÝLLETÝNE zarar vermiþ bir DÝNLÝDEN her zaman daha makbuldur, saygýya, sevgiye ve hürmete daha layýktýr! Gerçekten de HÝÇBÝR ÞEY GÖRÜNDÜÐÜ GÝBÝ DEÐÝLDÝR anlayacaðýnýz.

NOT 4: Bu yazýya ek olarak "Cami Yalanlarýna Yanýt Veriyorum" , "O Yalan Çürüdü" ve "Atatürk Dinsiz Miydi" adlý yazýlarýmla, özellikle de ATATÜRK ÝLE ALLAH ARASINDA adlý kitabýmý öneririm. Ayrýca bu makalede geçen ATATÜRK'ÜN DÝNDE ÖZE DÖNÜÞ PROJESÝ hakkýnda AKL-I KEMAL-ATATÜRK'ÜN AKILLI PROJELERÝ, 4. CÝLT adlý kitabýmda çok geniþ bilgi vardýr.

Sinan Meydan

Sevgili Misafir. Üye olmadan linkleri göremezsin Üye olmak için týklayýnýz